Hacı Bektâş-ı Velî 1209 yılında, kadim Türk yurdu Horasan Bölgesi’nde, bugün İran sınırları içerisinde bulunan Nişabur şehrinde dünyaya gelmiş; 1271 yılında Nevşehir-Hacıbektaş ilçesinde de Hakk’a yürümüştür.
Çocukluk, gençlik ve eğitim yıllarını Horasan Bölgesi’nde geçirmiştir. Büyük Türk sufisi ve düşünce adamı Ahmet Yesevî okullarında eğitim görmüş, onun halifelerinden dersler almıştır. Bu sayede Ahmet Yasevî’nin dünya görüşünü ve İslâm anlayışını benimsemiştir.
Tahsilini tamamladıktan sonra Horasan’dan ayrılmış Mekke, Medine, Kerbel ve Meşhed gibi kutsal şehirlere ziyaret ettikten sonra, takriben 1230’lu yılların sonunda, 40 yaşlarında Anadolu’ya gelmiştir. O günkü adıyla Sulucakarahöyük köyü, bugünkü adıyla Hacıbektaş ilçesine yerleşmiş, burada bir tekke kurmuştur. Horasan Bölgesi’nde aldığı nitelikli eğitim, şahsi yetenekleri sebebiyle kısa zamanda etrafına binlerce insan toplanmıştır.
Tekkesinde her an 360 dervişi yani yardımcı eğitmeni bulunduğu, hayatı boyunca da elli yedi bin (57.000) talebe yetiştirdiği söylenmektedir. Bugün Pamukkale Üniversitesi’ninde 2017 yılı verilerine göre elli yedi bin (57.000) öğrencisi olduğuna göre Hacı Bektâş-ı Velî’nin bilim, eğitim ve öğretim konusunda Türk alemi ve Anadolu insanına ne büyük hizmetler yapmış olduğu anlaşılacaktır.
Hacı Bektâş-ı Velî Asitanesinde (Üniversitesinde) Arslan Baba, Süleyman Hakim Ata ve Ahmet Yesevi gibi Türk düşün dünyasının geliştirdiği bir "Türk İslâm" anlayışı ve "Türk İslâm" yaşam biçimi öğretilmiştir. Bu İslâmi yaşam biçiminde Allah'a tam teslimiyet vardır. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa'nın elçiliğine tam iman vardır. Murtaza Ali'nin rehberliğine tam itikat vardır.
Bu Türk İslâm yaşam biçiminde gurur ve kibir yoktur. Haram ve hırsızlık yoktur. Edepsizlik ve namussuzluk yoktur. Kul ve yetim hakkı yemek yoktur. İftira ve yalancılık yoktur. Bağnazlık ve yobazlık yoktur.
Bu Türk İslâm anlayışında ve yaşam biçiminde sevgi ve kardeşlik vardır. Hak ve adalet vardır. Barış ve huzur vardır. Tevazu ve hoşgörü vardır. Alın teri ve emek vardır. Bilim ve teknoloji vardır. Hülasa Türk İslâm anlayışı ve yaşam biçiminde insanlar çarşı-pazarda gülden terazi tutarlar, gül alır gül satarlar ve bu insanlar da "güldür", "gül". Büyük Ozan "Nesimî" bu yaşam biçimini şöyle ifade etmiştir.
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanının tâcı tahtı
Bağı duvarı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazar güldür gül
Toprağı güldür, taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Has bahçenin içinde
Servi çınarı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül öğünür
Akar suyu döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Al gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bin bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı ezharı güldür gül
Ümmi Sinan gel vasfeyle
Gül ile bülbül derdini
Yine bu garip bülbülün
Ah u figanı güldür gül