Osmanlı ve günümüz eğlence kültüründe Çingenelerin (Romanların) büyük bir yeri olduğu bilinmektedir. Düğünlerde, bayramlarda, özel günlerde çaldıkları müzik aletleri, yaptıkları danslar ve söyledikleri türkülerle bulundukları ortamı hemen ısıttıklarını hepimiz şahit olmuşuzdur. Kendi aralarındaki münakaşa ve kavgalar bile seyirlik orta oyunu gibi tatlı ve eğlendiricidir.
Çingenelerin Hindistan kökenli ve Hindistan’ın en alt kast tabakası Dom Kastı’na mensup oldukları söylenmektedir. Dilleri Hint-Avrupa dil aile grubuna girmektedir. Hindistan’dan 5. yüzyılda çıkmaya başladıkları, 9. yüzyılda Anadolu’ya geldikleri, 13. yüzyıldan sonra da Avrupa’ya geçtikleri ifade edilmektedir.
Günümüzde dünyada birçok ülkede yaşadıkları görülmektedir. Tarih boyunca bulundukları ülkelerde isyan çıkarmamışlar, ihanet etmemişler, kendi hallerine yaşamışlardır ama bütün bunlara karşılık bulundukları toplum içerisinde dördüncü sınıf insan muamelesi görmüşlerdir.
Türk eğlence ve gösteri dünyasının en önemli figürlerinden birisi olan Karagöz ve Hacivat karakterlerinden olan Karagöz’ün Çingene olduğu söylenmektedir. İsmail Altınöz, Türk Tarih Kurumu yayınlarından çıkan “Osmanlı Toplumunda Çingeneler” adındaki araştırma eserinde, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Çingene Tahrir Defterlerinde yapmış olduğumuz çalışmalar sırasında, bol miktarda “Karagöz” ismine rastlanmıştır ve bazı Çingene araştırmacılarının yaptıkları incelemelerde Karagöz’ün Çingene olabileceğine dair ihtimalleri kuvvetlendirmektedir.” şeklinde ifade etmektedir.
Yine Salih Özbaran tarafından incelenen ve Çingenelerin çalıştığı tersanenin defter kayıtlarında, tersanede çalışan işçilerin büyük çoğunluğunun “Karagöz” adını taşıdıkları tespit edilmiştir. Evliya Çelebi’ye (1611-1682) göre de Karagöz, dönemin Çingene Livası Merkezi olan Kırıklareli’nde (Kırkkilise) Karagöz Bâli Çelebi adıyla maruf kişidir.
Bir rivayete göre Orhan Gazi döneminde Bursa’da bir cami inşaatında çalışan Karagöz ve Hacivat adındaki iki kişi komik davranışları ve güldürücü konuşmaları nedeniyle diğer çalışanların iş yapmalarına mani oldukları için padişah, caminin yapımı bittikten sonra bu iki kişiyi astırdığı sonrada pişman olduğu söylenmektedir. Hatta 2006 yılında “Karagöz ve Hacivat Neden Öldürüldü” adında bir sinema filmi bile çekilmiştir.
Mezarı “Mevlid” yazarı Süleyman Çelebi’nin (1351-1422) yakınında, Bursa’da Çekirge ilçesine giden yolun sağ tarafındadır. Mezar taşında: “Nakş-ı sun'un remzeder hüsnünde rü'yet perdesi Hâce-i hükm-i ezeldendir hakîkat perdesi”
manzumesi yazılıdır. Mealen “Kâinâtda ne varsa hepsi sun'-i ilâhîdir, her şeyden Hakk'ın esmâsı ve sıfâtı zâhir olur. Bu âlemin Hakk'ın esmâsına ve sıfâtına ayna olup zâtına perde olması Cenâb-ı Hakk'ın ezelî takdîri îcâbıdır.” anlamına gelmektedir.
Bu yazı Ramazan eğlencelerinde önemli bir yeri olan Karagöz ve Hacivat hayali oyunları ve 8 nisan Çingeneler (Romanlar) günü münasebetiyle yazılmıştır.