YILDA 1.500.000 ZİYARETÇİSİ OLAN “MERYEM ANA EVİ” NASIL BULUNDU, MEZARI TÜRKİYE’DE Mİ?
Yatalak bir hasta olan Anna Katharina Emmerick, 1774-1824 yılları arasında Almanya’da yaşamış bir köylü kadınıdır. Hayatında hiç Anadolu’da bulunan İzmir-Selçuk’a yani Efes’e gelmemiştir. Ama rüyalarında gördüğü Meryem Ana Evi’nin Efes şehrinin arkasındaki dağda, hem Efes şehrini hem de denize bakan yamaçta olduğunu, serin kaynak suları olduğunu söyler dururmuş.
Anna Katharina Emmerick’in anlatmış olduğu bu rüyalar Alman Şair Clemens Brentano'nun ilgisini çekmiş. Bunu üzerine Şair Clemens Brentano, köylü kadın Anna Katharina Emmerick'in yakınlarında bir yere taşınmış. Şair Clemens Brentano, Anna Katharina Emmerick'in bütün anlattıklarını not almış ve Anna Katharina Emmerick'in ölümünden sonra da rüyaları “Hazreti Meryem’in Hayatı” adı altında bir kitap çıkarmış. Kitap Hristiyan dünyasında büyük ilgi görmüş.
Öyle bir ses getirmiş ki bu ses Hristiyan dünyasının merkezi olan Vatikan’dan bile duyulmuş. Vatikan, bu kitaptan yola çıkarak Meryem Ana Evi’nin bulunması için dört kişiden oluşan bir heyeti, 1891 yılında İzmir-Selçuk’a (Efes) göndermiş. İzmir-Selçuk’a (Efes) gelen bu heyet hemen araştırmalarına başlamışlar. İzmir-Selçuk dağlarında gezmekten yorulan araştırmacıların yanlarındaki suları bitmiş.
Bu sırada, dağ başında, küçük bir yayla içinde, tütün çapalayan kadınlara rastlamışlar ve içecek su istemişler. Tütün işçileri “Bizim de suyumuz kalmadı, fakat manastıra gidin, orada su bulacaksınız" diyerek, oldukça harap hale gelmiş olan Meryem Ana Evi’ni göstermişler. Araştırma heyeti yıkıntı halinde Meryem Ana Evi’nin yanına gelmişler.
Anna Katharina Emmerick’in rüyasında gördüğü gibi Efes’in arkasındaki dağ, karşılarında deniz ve buz gibi su akan üç çeşme… O da ne! tıpkı Anna Katharina Emmerick’in rüyasında gördüğü ve tarif ettiği gibi Meryem Ana Evi… “Evreka! Evreka! Evreka!… (Bulduk! Bulduk! Bulduk!)” demişler.
Bu tarihten sonra Vatikan tarafından hac yeri ilan edilen Meryem Ana Evi'nde ilk kutsal ayin ve ziyaret 20 Mayıs 1896 tarihinde 600 kişinin katılımıyla gerçekleşmiştir. 1951'de restorasyon çalışmalarının başlamasından sonra bu ziyaretler düzenli olarak tekrarlanmaktadır.
Hazreti İsa, Romalılar tarafından Kudüs'te çarmıha gerilmiştir.
Çarmıha gerildiğinde 33 yaşında olan Hz. İsa, son nefesini vermeden önce annesi Meryem'i yakın arkadaşı Aziz Yuhanna’ya teslim etmiş. Hz. İsa'nın annesi Meryem'in de öldürülebileceğini düşünen Aziz Yuhanna, Meryem'i alarak Kudüs'ten ayrılmış. Aziz Yuhanna ve Meryem, o dönemin ünlü kentlerinden biri olan Efes'e gelmişler. Lakin Efes de Romalıların yönetiminde olan bir şehirdir. Bu doğrultuda Aziz Yuhanna, Bülbül Dağı'nın arka yamacındaki ormana giderek bir ev yapmış. Meryem'i de bu evde saklamıştır.
Rivayete göre Aziz Yuhanna’nın İncil'i de burada yazdığı ifade edilmektedir. Aziz Yuhanna’nın mezarı da Selçuk'taki Saint Jean Bazilikası içinde yer almaktadır. Bu güvenli bölgede hayatını sürdüren Meryem Ana'nın ise 101 yaşına kadar yaşadığı ve mezarının Panayır Dağı'nın kuzey doğusunda olduğu söylenmektedir.
Meryem Ana Evi İzmir vilayeti, Selçuk ilçesinde, Efes antik kenti harabeleri üzerinden 7 kilometre uzaklıkta, Bülbül Dağı üzerindedir. Çoğunluğu yabancı ülkelerden olmak üzere yılda bir buçuk milyon ziyaretçisi olmaktadır.
Gelen ziyaretçiler, Anadolu’nun herhangi bir kasabasında, bir Horasan Ereni veya Anadolu Evliyasını ziyaret eder gibi dua etmekte; sağlıklı bir ömür için, mal mülk sahibi olmak için, hastalıktan kurtulmak için, sevdiğini kavuşmak için, hayallerini gerçekleştirmek için, dünya barışı için ve diğer istekleri için dilekte bulunmakta; şifalı sudan içerek ve yanında getirdiği pet şişelerini doldurarak beraberinde götürmektedir.
Yani Eren, evliya ve aziz kişilere ait olduğu düşünülen bütün türbe ve mezarlar, dünyanın her yerinde şifa umulan, dilekte bulunulan ve kerametine inanılan kutsal mekanlar olduğu görülmektedir. Bütün azizlerin ruhları şad, mekanları cennet olsun!..